Klasik Bilim ve Zırvalık

Klasik Bilim ve Zırvalık
Klasik Bilim ve Zırvalık

Klasik bilimin olguları anlama ve açıklama ile tahmin ve kontrol gibi iki temel amacı olduğunu biliyoruz. Bu durum birçok insanın ve organizasyonun geleceği kestirmek ve kontrol etmek arzusuyla da birebir örtüşmekte. Gelecek hafta havanın nasıl olacağını, satın aldığınız hisse senedinin önünüzdeki 3 aylık performansını, falanca ürünü satın alan tüketicilerin başka hangi tür ürünleri satın alabileceğini, işe aldığınız insanın firmanıza nasıl katkı sağlayacağını…vs tahmin etmek isteriz. Bu tahminleri olabilecek en az hata payıyla elde etmek için de modeller ve rehberler geliştiririz. Problem bu araçları geliştirmek de değil, bir zaman sonra bu araçların kölesi olarak ‘zırva rehberlere’ inanmaya başlamakta.
 
QWERTY klavye dizilişi 1873 yılında bir mühendis tarafından daktilo yazanları yavaşlatmak için belirlenmiştir. Bunun sebebi o tarihlerde daktiloların teknolojik düzeyinin hızlı yazımda dağılıyor olmasıdır. Daha sonra Remington, QWERTY klavyede yazmaya alışkın çok sayıda insanı baz alarak bu klavye standardını yaygınlaştırmıştır. Bugün bu yazıyı bir QWERTY klavyede yazıyorsam bunun nedeninin bir ‘teknolojik kilitlenme’ vakası olmasıdır. Bu gerçeği bilmeyen biri olarak, birisi size QWERTY klavyenin yapılan araştırmalar sonunda en ideal, hızlı ve verimli klavye türü olduğunu söylerse büyük ihtimal ona inanırsınız. Tuhaf olan çoğunluğun rastlantısal gelişen ‘zırvaları’ faydalı ve bilimsel bulmasıdır.
 
Yeni bilimin, klasik bilime eleştirel yaklaşımı ise sistemlerde karmaşıklığın tanımlanarak, nelerin kontrol ve tahmin edilemeyeceğinin üzerine çalışması. Bu yaklaşımın en doğru çıktılarından biri de, zırva kavramların önünü tıkayacak olması. İnsanlara bireysel olarak bir memnuniyet anketi doldurtup genel mutluluk eğilimini ölçtüğünü iddia eden İK yöneticilerinin bu çıkmazı organizasyonları için aldıkları stratejik kararları bu ‘zırva’ sonuçlara dayandırmalarından kaynaklanıyor. İnsan ağlarının bir organizasyon içinde karmaşık bir yapı sergilediğini ve etkileşimlerin bireysel bir ankete indirgenemeyeceğini anlamak birilerinin çok işine gelmiyor açıkçası. Birçok İK lideri bu yanlış ancak kolaydan vazgeçmek istemiyor.
 
Tasarımın karmaşıklığını ve sofistike insan etkileşiminin sonuçları her an değiştirdiği gerçeğini kabullenmek yerine 5 aşamalı ‘design thinking’ yaklaşımı çok daha kolay geliyor kimimize. Hap bir eğitimin ardından 5 adımda tasarımcı, 9 adımda satışçı, 12 adımda çevik olabilmek insana kendini iyi hissettiriyor olmalı.
 
Deterministik olmayan bir dünyayı, deterministikmiş gibi düşünerek fayda yaratamayız. Karmaşıklığı anlamak yerine temeli olmayan, kolay anlaşılır zırvalara inanmak çözüm değil, tam tersine işleri kötü yönde karmaşıklaştırmaktır.
 

03.10.2020

BU İÇERİĞİ PAYLAŞ

E-Bülten

Yeni içeriklerden anında haberdar olun!

GÖNDER

İletişime Geç!

Gönder